Psikologlar, günümüzde artık herkesin ihtiyaç duyduğu kişiler olmaya başladı. Kişisel gelişim, NLP, aile dizimi, psiko terapi, psikanaliz, bilişsel davranış terapi, klasik davranış terapi, vb…. yüzlerce sistem var. Bunlar sistemler mutlaka işe yarıyor. Zaten yaramasalardı, güncelliklerini korumazlardı. Buraya kadar her şey çok güzel. ANCAK, bu konuların içine girdiğinizde özlerinin birbirlerinin aynı olduğunu görüyoruz. Bu psikolojik şifacılara genel olarak terapist deniyor. Terapist kelimesi, Yunanca Therapeust anlamında kullanılmakta. Anlamı ise; iyileşme sürecinde yardım eden kişi.
Birçok terapist aynı sonuca varmak için farklı yollar kullandı. Hatta gün geldi, çırak ustaya karşı bile geldi. Bu durumun en meşhuru Sigmond Freud ve Carl Gustav Jung’dur. Freud, psikanalizin kurucusu kabul edilir. Jung, uzun seneler Freud’un öğrencisi oldu. Ancak bir gün geldi ve Jung Transpersonal Psikolojik yaklaşımını kurmaya karar verdi. Peki neydi Jung’u dünyaca ünlü hocasından ayrılıp, kendi kanatlarıyla uçmaya iten durum. Cevabı çok basit aslında, insanı hayvandan ayıran gerçek sebebi keşfetti. Evrensel gerçekliği.
Freud, psikanaliz yaklaşımında insanı; bilinç seviyesi(düşünce ve algılar)(yani şu meşhur EGO), ön bilinç seviyesi(anılar ve bilgi dağarcığı)(SÜPER EGO), bilinç dışı(korkular, kabullenemez cinsel arzular, bencilce ihtiyaçlar)(İD) olarak alır. Kendisi, psikanaliz’ in hedefi için; hastanın egosuna şu ya da bu yolu seçme özgürlüğünü kazandırmak; demiştir.
Şimdi diyeceksiniz; tabi ki doğru yapmış. Ama canım kardeşim, insan Pavlov’un köpeği değil ki. Yani, sebep sonuç ilişkisinde olacak kadar basit değil. Sen bu düşüncede olursan o zaman şunu da kabul etmiş oluyorsun; insan sadece etki ve tepkiden oluşan bir yaratık. Halbuki insanın bilinç düzeyi değişirse, davranışları değişir. O halde canım kardeşim biz karnı acıkınca yemek yiyen, azdığında çiftleşen bir hayvandan fazlasıyız.
İşte bu noktada kahramanımız sahneye çıkar ve yeni sistemine Transpersonal Yaklaşım der. Bu yaklaşımla Jung, insanın sadece beden ve ihtiyaçlarından ibaret olmadığın aynı zamanda ilahi bilgeliğe sahip olduğunu belirtir. Bu bilgelik sayesinde kişi kendisini yukarı taşıyabilir. Burada şu soruyu duyar gibiyim sanki; Peki diğer yaklaşımlar işe yaramıyor mu yani? Tabi ki yarıyor. Kaldı ki Transpersonel yaklaşım psikanaliz dahil her türlü yaklaşımı içine dahil eder. Ama onlardaki mekanikliğin dışına çıkar.
Gelelim esas meseleye, yani kadim öğretilerle olayın bağlantısına. Öncelikle, terapi ekollerinin konularına bir göz atalım;
1- Şeçme özgürlüğü
2- İrade özgürlüğü
3- Kendini koşulsuz kabul etme
4- Başkalarını koşulsuz kabul etme
5- Esnek düşünme
6- Çapalardan kurtulma vb….
Peki, Budizm’ den Hinduizm’e, Tasavvuf’ tan Kabala’ ya kadar birçok kadim öğretilerin hangisinde bunlar yok? Hangisi bunları çözmeye çalışmıyor? Hz. Mevlana’mı, Buda’mı , Hz. İsa’mı, Hz. Musa’mı, Hz. Muhammed’mi? Hangisi bunlara değinmemiş. O zaman şöyle dememiz yanlış olmaz; kadim öğretileri araştırıp içrekleştirmeye çalışan kişi, kendi özüne guru olur. Yani modern değiş ile; kendi kendisinin terapisti olur. O halde esasında Jung akıllı bir adam olarak doğu mistisizmini batı mantığıyla birleştirmiş ve öğretileri günümüz insanının anlayabileceği bir şekle getirmeye çalışmıştır.
Modern psikoloji ise, günümüz toplumunda işlevini yerine getiren bir yapıdır. Bu yapıya saygı ile bakmak gerekir. Ancak, kendini bulmak için sokaklarda arabalarla yüksek sesle dolaşıp ilgi çekmeye çalışan, hayatın anlamını abuk subuk televizyon programlarını izleyerek bulmaya çalışan, çocuğunu sözde korumak için hayvanlara dokundurmayıp eline en lüks cep telefonunu tutuşturup hümanizmden uzaklaştıran bir topluma modern psikolojinin bir ilaç olabilmesi için ona, kadim öğretilerin özünü eklemek gerekir. Aksi taktirde, konular kişilerde yüzeysel olarak çözüldüğü sürece işe yaraması zordur. O yüzdendir ki depresyon gibi psikolojik sorunlar günümüzün en büyük hastalığıdır ve öğretilerin özü anlaşılmadığı sürece de olmaya devam edecektir.
Yüreğimizden sevginin, cesaretin ve merhametin eksik olmaması dileğiyle. Sevgi ve huzurla.
Comments